3 Şubat 2009 Salı

Yenilerden seçmeler

Bulmaya devam ediyoruz, yada bulunanları daha kullanışlı hale getirmeye.. (bir diğer değişle inovatif ürünler bulmaya diyelim) Teknoloji, tasarım ile birleştiğinde hepimizin işine yarayabilecek değişik ürünlerle karşılaşıyoruz. Bizler büyüklerimizin ayakkabılarını giyen bir nesil olduk, hatta o ayakabıları da kardeşlerimiz giydi, sonuçta çocuktuk, ızlı bir büyüme durumu söz konusuydu. Tükenmeye gitgide daha çok alışan toplumumuzda şimdilerde ise, tasarrufun değeri anlaşılmaya başladı. İşte büyüyen ayakkabı;

6a00d834515e7669e200e54f7c24128834-800wi

Çubuk makarnayı tencerenin içindeki suya sokmaya çalışırken, makarnayı kırmaya çalışırız o arada bir kaçının havaya uçma ihtimali oldukça yüksektir. Kaynayan suya bir kısmını koysak, o kısım yumuşayana kadar beklememiz gerekir, işte tüm bu sorunların çözümü;makarna-haslama

Ayakkabılara yer bulmak oldukça zor bir iş, işte ayakkabılıkta son moda;

ayakkabilik2

2 Şubat 2009 Pazartesi

Arada kalmak

Kültürlerin, insanların, olayların, kararların arasında kalmak... Bugun fırlama gençliğin iki kız arasında kaldım,biri bu taraftan çekiyor diğeri başka taraftan! hangisi seçmeliyim? sorusundan yola çıktım bu yazıda. Aslında zor seçimler birşeyleir kesip atınca sona erecek bir kaygı vardır ortada, ama siz kesip atamamaktasınızdır.
Günlertden pazar, alışveriş merkezleri en cancanlı zamanları yaşarken, ortalıkta koşan çocuklar ve ellerinde büyük alışveriş sepetleriyle çocuklarını yakalamaya çalışan ailelerin, sanki herşey bedavaymışçasına saldırdığı raflar ve tüm bu koşturmacadan yayılan büyük uğultuya razi bir şekilde alışveriş yapmaya çalışıyorsunuzdur. Hızlı kasadan çıkmak için az ve öz ürün almaya çabalamaktasınız. İnsanları yardınız ve kasaya ulaştınız, elinizde torbanız otopraka arabanızın yanına doğru yola koyuldunuz.. "Oley oley, şu otopark çıkışında biraz bekleyeceğim ama olsun, zafer benim diye içinizden geçirdiniz. Bir de baktınız ki arabanızın önünde bir araba, arada kalmış arabanız, bindiniz korna çaldınız, güvenlik geldi, anons yapıldı derken :) siz koca bir günü kaybettiniz :)

1 Şubat 2009 Pazar

Değişen Flash Bellekler

Hayatımızda farkında olmasak da, bir çok anımızı, gerekli dokümanlarımızı ve bilgisayarın hafızasında tutabildiğini bir çok bilgiyi yanımızda taşımanın en güzel yöntemi: flash bellekler! Kapaklarının kullanışlığı ilk problemimiz oldu, daha sonra masa üstü bilgisayarların, bellek kart girişlerinin, bilgisayar kasasının en ulaşılmaz noktasında bulunmasına sıkıldık, kart girişine ulaştık ulaşmasına bu sefer çıkaramadık... ben bu sorunlar nedenyle ikiye bölünen flash bellek görmüşümdür ve ilaveten bölmüşümdür... Dizüstü bilgisayarlar hayatımızı kolaylaşırdılar, buna ek olarak artık flash memoryler çk eğlenceli, şekil bir A:

7023

images-5czippo-3-w



sandal-usb2



usb-thumb-thumb2

2307_usb_bellek1

Bir de hafıza dışında süper kulanımlar ortaya çıktı, bu kullanımlarla karşılaştıysanız bilmeniz gereken şey, fiyatları gün geçtikçe düşüyor (Çin sağolsun)

Minik Süpürgenin bir çok değişik şeklide var, burnu uzun ince olup, klavyenin üzerini alabileceğniz şekilde mesela...

usb-vacuum-cleaner1usb-mini-paper-shredder

Kağıt ötücü! ilginc_tasarim_1909_3

Kahveniz hep sıcak! Örnekleri çoğaltmak mümkün, teknoloji ve tasarım meraklılarından farklı örnekleri bekliyoruz :)

29 Ocak 2009 Perşembe

SallaMa Çay

tea-stick-gadget1Demli çayın keyfi gibi olmasa da, sıcak birşey içmek ihtiyacı ve renklenen çay dünyası sebebiyle bir çoğumuz kullanıyoruz poşet çayları. Bu çayların en olumsuz taraflarından biri, hepimziin zorlandığı poşeti süzerek bardaktan çıkarmak, ve hiç bir yere leke yapmadan bir tabağa veya çöpe bırakmak. İşte bu konuda sıkıntımızı gören tasarımcılar bir çok farklı öneri ile bu problemi ortadan kaldırıyorlar!

Penguen bizim için çayı tam kıvamında demliyor, (bkz.zaman ayarı) Ama acaba burnunu çevirdiğinde çay damlatmayacak mı? :)

penguin-tea-timer

1232984649teacoffin



teaool

23 Ocak 2009 Cuma

Kredi Kartı, Paranın Hartı

kredi-kartiAl al al al deli gibi deli gibi saç saç saç, saç MA! diyor reklamlar. Biz ise saçmak konusunda hala ısrarcıyız, takiii, kredi kartının minimumunu ödeyemediğimizden, "evinize geleceğiz, neyiz var, neyiniz yok alacağız "diyen bir mektup ile karşılaşıncaya kadar. Şimdi ise bu kısır döngüden nasıl kurtulabileceğimiz konusunda fikir üretmeye çalışıyoruz. Tek çıkar yol, yeni para kaynakları bulmak gibi görünse de. Yeni paralar yeni borçlar demek olabiliyor. Konsolidizasyon'a gidelim devletimiz gibi, kısa vadeli borçları uzun vadeliye çevirelim. Şimdi öyle ki zaten kredi alıp, kredi kartını kapatan kapatmış, asıl sorun, kredi alıp, kredi kartını yine aynı limitlere getiren ve kredi kartını ödemesi yetmedği gibi bir de bitmeyen kredi ödemeleriyle uğraşanlar. Peki soruyorum, kredi ve kredi kartı borcumuz var, maaşımız belli, maaşımızın yarısı kadar faiz ödemekteyiz. Çıkış yolu nedir?

* hart: OKUL demekmiş :) Tdk'nın yalancısıyım.

22 Ocak 2009 Perşembe

Sıkışmak ve sıkılaşmak arasında Sıkı kalabilmek

yoga1Günlerden Perşembe, bu pazarteside başarısızlığa uğrayan sıkılaşıcam hayalleri sıkıştırmakta bünyeyi. Olsun diğer yandan, bir sonraki pazartesi tekrardan gündeme gelebilir bu mevzu. Zamanın akışı içinde dert yandığımız bir çok şeyin sebebini kendimiz dışına atmakta oldukça başarılıyız. Tüm başarısızlıklar ve iradesizlikler dünyanın suçu, bizlerse başarının kahramanlarıyız. Küçük resimlerde kocaman kafaların olduğu tablolarımız elimizde, en büyük tablo benim ki diye geziniyoruz. Büyük tablolarsa git gide azalmakta, büyük tabloda küçük bir kafa olmanın önemini yok saymakta vücutlar. Zaman geçtikçe, gözlerimizin kenarında ki çizgilerle ortaya çıkan rakamlar/yaşlar, hayallerimizi sıkıştırıyor. Spora her yeniden başladığımızda istiyoruz ki, o gün sıkılaşalım ve 10 sene öncesine geri dönebilelim. Bilim adamları da sıkılaşma üzerine çalışıyorlar. Netvörk sitelerinde profilleri gezerken çıkan lahana kapsülleri ve değişik önerilerde " bizim hedef kitlemizde sen varsın, kilo vermen gerekmiyor mu? hahaha" diyen firmalar var. Oturduğumuz yerden sözler veriyoruz, "yaz" hep birinci hedef oluyor. Ocak bitmek üzere baylar bayanlar... Sıkıştığımıza ve sıkılaşmadığımıza bizi inandırmak için sabırsızlanan spor kulupleri, firmalar ve insanlar çevremizde irademizin kırık olduğu bir anı bekliyor. Sımsıkı ve dimdik durmanın zorlukları ve hayatın zorlukları bize bağırıyor "teslim ol"...

21 Ocak 2009 Çarşamba

Müşteri Nasıl Kaçar?

“Ay çok pardon üzerinize döktüm kahveyi, ama böylece beyaz eteğinizi renklendirmiş olduk, zaten içiniz gözüküyordu bu etekle”

“Sizin yüzünüzdeki bu sivilceleri ve kraterleri geçirebilecek bir ilaç yok, hangi ilacı yazsam nafile işe yaramaz, yüzünüzü yıkamıyor musunuz? Siz niçin bu hale geldiniz?”

“Üzerinize iğrenç durdu bu elbise, göbeğinizi katları dâhi belli oluyor, duba gibisiniz bence siz bu elbiseyi almayın”

“Abi ya sen oturdun araba çöktü, yere yakın gitme riskini aldığım için ekstradan para isteme hakkım olduğunu düşünüyorum”

“ Sadece bakıyor musun? Sadece bakmak ne demek? Paran olmadığını biliyorum dostum, beni de kendini de kandırma!”

Her müşterinin isteği ayrı, aradığı ayrı... Empati kurma mevzusuna ise, "Çok Güzel Hareketler Bunlar"da Tezgahtarı izledikten sonra karar verdim. Müşteriyi kaçırmak ne kadar kolay bir durumdur, orada 5 dakika daha fazla zaman harcamasını sağlamak ne kadar zor. Yardımcı olmak istersiniz, o tek başına kalmak istiyordur. Tek başına kalarak alışveriş yapsın, yardım isterse söylesin dersiniz; bu seferde hiç ilgilenmediler olur. Yakıştı derseniz yalancı, yakışmadı derseniz kaba olursunuz. Beyaz yalanlar söylersiniz el mahkum... "Her şey çok güzel olacak" dünyasında müşteri ile beraber kendinizi kaptırmak istersiniz. Her işin kendine göre zorlukları var, bu işlerde de olduğu gibi. Diyorum ki bir gün müşterileri dükkana sokan değil de, kaçıranlar kazansa eğlenceli olmaz mı? İçinizi döker, süper motive olursunuz.



Not: Bu yazı, alışveriş yaptıktan sonra eve geldiğimde ben bunu neden almıştım diye sorduğum ürünler almama neden olan başarılı satışçılara itafen yazılmıştır :)

20 Ocak 2009 Salı

Ev Hanımı Olmak

"Peki ya sizin mesleğiniz nedir?" sorusuna verilen, kişinin içinde kötü hissiyatlar uyandıran kelime: "ev hanımı". "Ev Hanımıyım, ama şurada çalışmıştım veya şuradan emekliyim" aslına bakınca, bu kelimenin üzerine ne söyleseniz boş sanki. Dünyanın en nankör mesleği olarak tanımlayabiliriz. Ne yaparsanız yapın, bir kere karın tokluğuna yapacağınız aşikar. Sigorta yok, yol ve yemekleriniz karşılanmıyor. Sonsuz ve bitmek tükenmek bilmeyen sorumluluk duygusu ile ardını düşünmeden, ardı arkası kesilmeyen işleri yapar ev hanımları. Peki önemli soru şudur, ne işler çevirir bu ev hanımları?
- Satın Alma: Bir kere her ev hanımının alışveriş konusunda yetenekli olması gerekmektedir. Sebzenin mevyenin tazesini seçecek aynı zamanda karlısını bulacaktır. Evin eksiklerini, eksik olan malzeme bitmeden hissetmek ve yenisi almak gerekmektedir. Ev ahalisi, diş macunu olmadan geçirilen bir gün için, sıkıntı yaratabilmektedir.
- Ahçı: Her genç kişinin, "annemin kurabiyesi", "annemin fasulyesi", "annemin mantısı" gibi güzel yemek önermelerine ihtiyacı vardır. Bu noktada her yemeği olmasada belli başlı yemeklerde başarıyı yakalamak gerekmektedir. Aşçının iyisi pratik olan ve yemek dökmeyendir. Bu bakımdan bir gün sonra yapacağı yemekle ilgili tüm malzemeler aklından geçmeli, ve o malzemeleri temin edebilmeli, buzluktan kıymayı çıkarmalıdır. Yemeğin eksikleri akşam yemek masasında "Yemekteyiz" programında eleştri yarışındaymışçasına, ev hanımının yüzüne vurulabilir. Bu sebeple herkesin açlık seviyesinin en yüksek olduğu an yemekleri ev halkı ile paylaşmak, ahçılık hususunda çok iyi olmayan ev hanımlarına tavsiyemizdir.
- Çocuk Bakıcısı: Çocuğu yaptın mı büyür kısmında, tek bir kelime ile geçiştirdiğimiz büyütme kısmı ev hanımı tarafından gerçekleştirilir. Çocuk bakımı ile ilgili anneden alınan çeşitli bilgiler tazelenir. Çeşitli kitaplar ve söylentiler üzerine çocuğa gözü gibi bakmak sureti ile çocuk büyütülür. Çocuğa yedirilir, oyunlar oynatılır, uyutulur... "Yemedim yedirdim, içmedim içirdim" cümlesinin evhanımları tarafından söylendiği idda edilir.
Doktor, mimar, temizlikçi, baş ütücü ... ev hanımı her an herşey olabilir. "Her işi yaparım" derse bir o diyebilir.

Milli Eğitim Bkaanlığı bir de diplomalı Ev Hanımı yetiştirmeyi planlıyor şimdi. Haber için tıklayınız.

Eksisözlükten timsi diyorki;
bu meslegi icra etmek icin ille de kadin olmak gerekliligi yoktur. meslegin adinda gecen hanim sozcugu bu meslege feminen bir goruntu kazandirmis olsa bile, yalniz yasayan veyahut bu ev islerini yapacak yeterlikte kimsesi olmayan er kisiler icin de kullanilabilir.

19 Ocak 2009 Pazartesi

OÇK

Kısaltmalar ve şifreli sözcüklerimizin en başında şu aralar OÇK. Kötü manalar yüklemeyin hemen. Koşturmaca esnasında karşılaştığımızda nasıl durumlar sorusunun cevabı kimi zaman. Panik içerisinde bir yerden diğerine koşarken, 3 seçeneğimiz var; OK ( Olaylar karışık), OÇK ( Olaylar Çok Karışık) ve OÇÇK (Olaylar Çok Çok Karışık).

Final Dönemi

Üniversite yıllarında en pijamalı hallerimiz ve en gözlerimizin altı mor vakit geçirdiğimiz dönemdir, final dönemi. Öyle ki ardı arkası kesilmeyen sınavlarla ilgili, notlar oradan buradan toplanmış, defterlerde yer alan boş sayfaların aralarında ki konular eklenmiştir. Geriye bir tek çalışması kalmıştır tüm bu dokümanlara. Aslında işin en zor kısmıda budur ya. Notları üstüste koyunca kitap edecek kadar not vardır elinizde, ve okumak için bile yeterli vaktiniz yoktur. İşte tam da bu anda sınıfınızda kurduğunuz ilişkilerle kütüphane ve kafelerde öbek öbek bir grubun arasında yer alan, ders anlatan ve tüm dönem yüzüne bakmadığınız arkadaşınızı dinleme isteği duyarsınız. Henüz öbek öbek çalışmanın avantajlarını farketmemiş bir sınıfta yer alıyorsanız, koşarak notları okumaya başlayın derim. Final dönemi öncesinde finallere hazır olan kişilerin notları çok faydalıdır mesela, altı önceden çizilmiş notlar, yanında yıldız olup sınavda çıkabilir işaretleri... İşte bu not sahibi herkes tarafından tanınmaya başlar, yıl içinde yakalayamadığı popülerliği, bir anda "Elif'in notlarından çektir" sloganları ile yakalar. Kimi zaman Elif kim bilmeyen ama orada bir melek olduğunu bilen insanlarda vardır bu grubun arasında. Projeler son ana kalmıştır, zaten notları okumak için yetmeyen zaman proje yazmak için nasıl yetecektir? İnternete şükretmeye de tam bu noktada başlanır. Ortaya karışık bir proje çıkması kaçınılmazdır. Kopyala yapıştırların sonrasında açılan çeviri sitesinden kelimelerin bir kısmı değiştirilir. Kimi satırlar okununca hiç tat vermemektedir. Bunun hisseden final dönemi canavarı saldırganlaşabilir. Çevresinde ki tüm ödeveleri görmek içini rahatlatmak ister. Hatta o dakika da ödev yapmamış bir arkadaşı ile karşılaşmayı ve benim elimde en azından bir şeyler var diyebilmeyi ister. Bir kaç denem sonrasında bulur da. Zaten bir çok arkadaşı "Ödevi bitirdim, süper oldu, al bak bu da kopyası tepe tepe kullan" demez. " Yok abi nereden bitiricem, artık sabahlayacağız, valla o soruyu bende yapamadım" gibi cümleler eşliğinde gider konuşmalar. Sınav içinde benzer kaygılar duyulmaktadır. Cumartesi akşamları sabaha kadar gelmeyen uyku, sanki inadına 12 civarı gözlerinizin üzerine uçar konar. Siz savaştıkça ve gözlerini açmaya çalıştıkça daha büyük baskı ile asılır. Çoğu zaman bu baskıya dayanamayan gençlik, "birazdan uzanarak çalışsam, şu masanın üzerinde bir 15 dakika uyusam kendime gelirim, Müzik açarsam belki uyumam, internette sörf bana iyi gelebilir" gibi bahanelerle ders olayından uzaklaşır fakat tüm bu uyku açma çabaları onu uyku mevzusundan uzaklaştıramayabilir. Çok hatırlarım, yatakta çalışıyım derken elimde defter kitap sabah uyandığımı. Tabi tek başına çalışmanın zorlukları da vardır. Sayfada anlaşılmayan bir mevzu var ise, o sayfada kaybedilen zaman izdirap olur. Hatta o sayfa/çözüm/soru kesinlikle hatalıdır, yanlış bilgi yer almaktadır.Sabah olur olmasına da, beyin rahatlamış ve dinlenmiş değildir, aksina tıka basa ani bir bilgi bombardımanından abondene olmak üzereyken yola çıkılır. Sınav nasıl geçtiğini anlamadan geçer gider, sonra bir ikincisi , üçüncüsü ve sonuncusu. Son sınavın bitişinde sınıftan çıktığınızda duygularınız karışık, kafanız ise anlamsız bir boşluğun içinde bulur kendini. Sanki zaman durmuştur. Yat kalk çalış haftası bir şekilde sona ermiştir. Bütün hafta yapılan not muhabeti sanki, değişiremeyeceğin gerçeği ile birlikte kapanmıştır. Sakinlik içinde geçen bir yolculuk sonrasında, eğlence ve dinlence arasında seçim yapalarak hayata devam edilir.