21 Ekim 2008 Salı

Satırlarım özlem dolu...

Özlem damladı kalemin ucundan parmaklarıma bulaştı izi
Özleminin izi, bir başka değişle senin...
Damlayan yaşlarımla büyüdü içimde sensizliğin karanlığı
Işıkları yaktım, olmadı.
Ağlayan kalbim mi, sessizliğinde?
Yoksa özlem mi damlıyor kalbimden, bilemedim.
Gözleri uzaklara dalar insanın,
biraz buruk biraz ışıltılı bakar...
Ve özlem dolu anlarda
hep o umutla atar kalp.
pek bir söze gerek yok aslında
özlüyorum seni.

Hareket Vakti geldi…










“Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan bir adama rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve “Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsunuz?” diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi “yaşamaları için” yanıtını verince, Adam bu defa “İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları atmanız neyi değiştirecek ki?” der. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, “bak onun için çok şey değişti” karşılığını verir.

Bu hikâyenin neresinde hayatlarımız? Kıyıya vurmuş bir denizyıldızı gibi, birinin bizim parlaklığımızı keşfetmesini bekleyerek can mı vereceğiz? Yoksa denizyıldızlarını yaşatmaya çalışan kişi gibi, en azından bir kişinin, yalnızca bir kişinin biz var olduğumuz için daha iyi halde yaşamasını sağlayacağız. Belki de, farkında olmadan ayaklarımızın altında ezilip gidecek denizyıldızları…

Seçimlerle ilerliyor hayatımız, ama seçilen olmayı beklemekle geçirmemek lazım günlerimizi. Önce kendinize bir sorun neden sizi seçmeliyiz? Seçilmek için nedenlere, değişime, gelişime ve kendini yenilemeye ihtiyacı var herkesin.

Biz değil miyiz değişim ve gelişim için, sebepler yaratan, erteleyen, askıya alan? 5N1K soruları ile daha başlamadan vazgeçen ve bir de üzerine vazgeçtiği için, sebepler bulan ve kendi vicdanını, bu sudan sebeplerle kandıran. Kaç defa planladınız spora başlamayı? Ve daha sağlıklı bir yaşam için başlamaktan vazgeçtiğiniz kaç başlık oldu? Herkesin bir türlü harekete geçemediği başlıkları az çok kendimden de tanıyorum.

Gazeteler yazıyor, “harekete geçmek için ne bekliyorsunuz?” Diye. Büyükler kendi aralarında tartışıyor, ben önce harekete geçtim ben hak ettim diye. Kırmızı ışık daha parlıyorken başlıyor çalmaya kornalar, haydi harekete geç! Diye bağırıyor insanlar. Ortalıkta gürültü kıyamet ve büyük bir hareket var ama bu sanırım sizin ve benim istediğim hayallerini kurduğum kendime hedef seçtiğim hareket değil.

Peki, neden bu atalet? Son dakika ödev teslimleri, sınav öncesi sabahlamalar, kilo alınca “aman” diyip, ölüm rejimleri, duvardaki tablo kaç zamandır yamuk farkında olmamalar, yerinden kalkmamalar, isteksizlikler vb. üzerinizden bir türlü atamadığınız ama aslında üzerinizde hiç istemediğiniz bir giysi gibi atalet.

Sizlere hayatın bizlere sunduğu bu bilgiyi ve coşkuyu anlatamam. Bir girişimci olarak, daha ortada hiçbir şey yokken ve sadece heyecanınız var iken, hareket geçmelisiniz. Aksilikler ve zorluklar hiçbir zaman peşinizi bırakmayacak. En büyük zorluğu aştığınızda daha büyüğü sizi bekliyor olacak. Hayat hep sizi sınayacak. Harekete geçip arkanıza baktığınızda, verdiğiniz emek, üzerine harcadığınız zaman ve aldığınız iyi yönde bir yorum sizin daha ileri gitmenize ve en önemlisi deneyim kazanmanıza yardımcı olacaktır. Sanırım, hareket vakti geldi?